21.yy teknolojinin en hızlı olduğu çağ olarak kabul edilmektedir. Gün geçtikçe ilerleyen ve her geçen gün biraz daha artan teknoloji kullanıcıları, gündeme dijital vatandaşlık kavramını getirmiştir. Teknolojiyi kullanan herkesin dijital vatandaşlık ve alt boyutlarından haberdar olması ve normlara uyması önemlidir. Dijital ortamlarda geniş bir çerçevede ele alınan becerilerin tamamını ifade eden dijital okuryazarlık, günümüzün en çok öne çıkan kavramlarındandır. Bu araştırmanın amacı sınıf öğretmenlerinin dijital vatandaşlık ve dijital okuryazarlık arasındaki ilişkisinin belirlenmesidir. Araştırma yöntemi olarak nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel yöntem olarak belirlenmiştir. Araştırmanın örneklemini 2021-2022 öğretim yılında Hatay ili İskenderun ilçesinden görev yapan sınıf öğretmenleri oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini 100 katılımcı oluşturmaktadır. Veri toplama sürecinde dijital vatandaşlık ve dijital okuryazarlık ölçme araçları uygulanmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda sınıf öğretmenlerinin dijital vatandaşlık düzeyi yüksek seviye, dijital okuryazarlık düzeyi orta seviye çıkmıştır. Cinsiyet, kıdem yılı ve mezun olduğu bölüm değişkenlerine göre sınıf öğretmenlerinin dijital vatandaşlık ve dijital okuryazarlık düzeylerinde anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Bununla beraber sınıf öğretmenlerinin dijital vatandaşlık düzeyi ile dijital okuryazarlık düzeyi arasında pozitif yönlü bir düşük düzeyde olduğu görülmüştür. Sınıf öğretmenlerin dijital vatandaşlık düzeyi ve alt boyutlarından dijital okuryazarlık düzeylerine ilişkin yapılacak olan araştırmalara yol göstereceği düşünülmektedir.

Matematiksel kavramların ve işlemlerin ezberden ziyade anlaşılarak öğrenilebilmesi matematiğin temel problemlerinden biri olmuştur. Bu kapsamda matematiksel kavramların geniş bir ağ ile ilişkilendirilmesi önemli bir yere sahiptir. İlişkilendirmenin temel bileşenlerinden birini ise günlük hayatla ilişkilendirme oluşturmaktadır. Bu araştırmada ilköğretim matematik öğretmeni adayları tarafından yazılan sözel problemlerin günlük hayatla olan ilişkisi incelenmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Elde edilen verilere göre öğretmen adaylarının günlük hayatla ilişkilendirme bağlamında daha çok klasik problemler ve mimari, maaş, aşçılık gibi farklı bağlamlar kullandıkları görülmüştür. Yazılan problemlerde gerçek hayat nesnelerinin doğrudan kullanılmadığı ancak daha çok arka planda bağlam olarak ele alındığı görülmüştür.

Araştırmanın amacı, yedinci sınıf öğrencilerinin fen bilimleri dersi “Elektrik Devreleri” konusuna yönelik öğrencilerin öğrenme seviyelerini tespit etmek için çoktan seçmeli sorulardan oluşan geçerli ve güvenilir başarı testi geliştirmektir. Yazarlar tarafından alanyazından elde edilen soru havuzuna dayalı olarak geliştirilen çoktan seçmeli yirmi beş soruluk test 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılı Gaziantep İli Nizip İlçesi’nde öğrenim gören sekizinci sınıf öğrencilerinden oluşan 194 öğrenciye uygulanmıştır. Çalışma tarama desenine dayalı olarak yürütülmüştür. Kapsam geçerliğini sağlamak amacıyla alanyazına dayalı oluşturulan soru havuzunda yer alan tüm sorular için belirtke tablosu düzenlenmiştir. Uzman görüşlerine başvurularak alınan dönütler doğrultusunda gerekli düzeltmeler yapılmış, taslak testin soru sayısı yirmi beş olarak belirlenmiştir. Testte yer alan soruların madde güçlük, ayırt edicilik değerleri hesaplanmıştır. Yapı geçerliğini sağlamak için tetrakorik faktör analizi yapılarak AFA ve DFA gerçekleştirilmiştir. KR-20 güvenirlik katsayısı 0,77 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, toplam varyansın %49,43’ünü açıklayan 15 soru ve iki faktörden oluşan, fen bilimleri öğretmenlerinin, öğrencilerin “Elektrik Devreleri” konusunu öğrenme düzeylerini belirleyebilecekleri geçerli ve güvenilir bir başarı testi geliştirilmiştir.

Legal education of professionals involved in medical practice and of those providing healthcare services is important, as public health law concerns the preservation and codification of the standards established for the prevention of diseases, the prolongation of life and the promotion of health. Medico-legal aspects and regulatory issues in healthcare relates not only to medical clinicians and healthcare professionals but also to healthcare providers and hospital managers. Introducing an interdisciplinary approach in legal education of healthcare professionals and medical practitioners could benefit in personal and professional development of healthcare providers’ personnel, as health care professionals have a shared role in providing patient-centered care. Sustainable knowledge and continuity of legal education in healthcare sector would provide positive impact on patient safety and quality of care.

Bu araştırma, okul idaresi ve diğer öğretmenlerin okul rehberlik servisine ve okul psikolojik danışmanlarına bakış açılarını ve bu bakış açılarının psikolojik danışmanların mesleki motivasyonlarına etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2021-2022 eğitim öğretim yılında Amasya ili Merzifon ilçesine bağlı resmi ilk ve orta öğretim kurumlarında görev yapan 7 psikolojik danışman oluşturmaktadır. Araştırmada veriler 5 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu analizde benzer araştırma verileri sınıflandırılmış ve 5 tema oluşturulmuştur. Genel olarak psikolojik danışmanlar, okul yönetiminden okuldaki rehberlik servisinin yaptığı çalışmalara destek vermesini, alanla ilgili bilgi sahibi olmasını ve psikolojik danışmanlara yönelik olumsuz bakış açılarını değiştirmesini beklemektedir. Psikolojik danışmanların diğer öğretmenlerden beklentilerine baktığımızda öğretmenlerin rehberlik servisi ile işbirliği içinde hareket etmelerini, rehberlik servisine yönelik yanlış algılarını ve olumsuz bakış açılarını değiştirmelerini beklediklerini görüyoruz. Çalışmada toplanan veriler sonucunda elde edilen bulgular değerlendirilmiş ve sorunlara yönelik çözüm önerilerinde bulunulmuştur.

Bu araştırma, okul idaresi ve diğer öğretmenlerin okul rehberlik servisine ve okul psikolojik danışmanlarına bakış açılarını ve bu bakış açılarının psikolojik danışmanların mesleki motivasyonlarına etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2021-2022 eğitim öğretim yılında Amasya ili Merzifon ilçesine bağlı resmi ilk ve orta öğretim kurumlarında görev yapan 7 psikolojik danışman oluşturmaktadır. Araştırmada veriler 5 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu analizde benzer araştırma verileri sınıflandırılmış ve 5 tema oluşturulmuştur. Genel olarak psikolojik danışmanlar, okul yönetiminden okuldaki rehberlik servisinin yaptığı çalışmalara destek vermesini, alanla ilgili bilgi sahibi olmasını ve psikolojik danışmanlara yönelik olumsuz bakış açılarını değiştirmesini beklemektedir. Psikolojik danışmanların diğer öğretmenlerden beklentilerine baktığımızda öğretmenlerin rehberlik servisi ile işbirliği içinde hareket etmelerini, rehberlik servisine yönelik yanlış algılarını ve olumsuz bakış açılarını değiştirmelerini beklediklerini görüyoruz. Çalışmada toplanan veriler sonucunda elde edilen bulgular değerlendirilmiş ve sorunlara yönelik çözüm önerilerinde bulunulmuştur.

Corruption in healthcare sector could have severe consequences for access, quality, equity, efficiency, and efficacy of health services. Different measures could be obtained in regard to prevention and control of informal payments and corruption practices in the healthcare sector. Most of the measures are targeted at patients, medical professionals, and/or health care institutions. To improve the basis for more sustainable and efficient healthcare system there has to be implementation of strong and effective mechanisms for control and reduce of corruption practices involving all stakeholders. Successful action against prevention and limitation of corruption depends on knowledge-based attitude. Corruption could be limited or prevented when there are no gaps in legal regulatory framework, in the structure of the regulations themselves, as well as in monitoring and enforcement mechanisms applied.

Bu çalışmada, İşe Bağlılık Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması, geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılması ve öğretmenlerin işe bağlılık düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre incelenmesi amaçlanmıştır. Betimsel tarama modelinde olan bu araştırma 284 katılımcı ile yürütülmüştür. Katılımcılara Türkçe'ye uyarlanan İşe Bağlılık Ölçeği uygulanmıştır. Yapılan açımlayıcı, doğrulayıcı faktör ve güvenirlik analizleri sonucunda ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu tespit edilmiştir. Öğretmenlerin genel işe bağlılık düzeylerinin görece iyi olduğu, en yüksek düzeyde adanmışlık sonra sırası ile dinçlik ve yoğunlaşma boyutlarında işe bağlı oldukları bulunmuştur. Ölçeğin geneli ile boyutları arasında pozitif yönde yüksek düzeyde, ölçeğin boyutları arasında ise orta düzeyde ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Öğretmenlerin cinsiyetine, yaşına ve branşına göre işe bağlılık algılarında anlamlı farklar bulunmuştur. Araştırma sonunda ortaya çıkan yeni ölçek yapısının geçerlik ve güvenirliğine ilişkin destekleyici çalışmalar yapılabilir.

Bu araştırmanın amacı Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü’nde okuyan öğrencilerin gelecek hakkında duydukları kaygıların nedenlerini ve buna ilişkin olası çözüm yollarını ortaya koymaktır. Bu bağlamda çalışma boyunca araştırmacılar “Kaygı kavramının tanımı nedir? Kaygı durumunda ne tür belirtiler ortaya çıkmaktadır? ve Kaygının üstesinden gelinmesi için neler yapılmalıdır?” sorularına yanıt aramışlardır. Nitel araştırma yaklaşımı çerçevesinde düzenlenen bu araştırma olgu bilim deseni kullanılarak düzenlenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu amaçlı örneklem yöntemi çerçevesinde benzeşik (homojen) örnekleme tekniği ile belirlenen Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümünde eğitimlerine devam eden 12 üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu ile elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile analiz edilmiştir. Bu doğrultuda katılımcıların kaygı kavramını endişe, anksiyete, heyecan ve korku şeklinde ifade ettikleri görülmüştür. Ayrıca katılımcılar kaygı durumunda ortaya çıkan belirtileri fiziksel belirtiler ve psikolojik belirtiler olarak iki başlık altında sıralamışlardır. Son olarak katılımcılar kaygının üstesinden gelinmesi için belirsizliklerin ortadan kaldırılması, rehberlik ve psikolojik danışmanlık servisi, aile desteği ve çevresel baskıların azaltılması şeklinde birtakım önerilerde bulunmuşlardır. Çalışma sonucunda araştırmacılar kaygısız bir yaşamın mümkün olamayacağı ama kaygının kontrol altına alınarak olumsuz etkilerinin olabilecek en alt sevilere çekilmesi gerektiği sonucuna varmışlardır.

The main purpose in this study is to produce strategies with the purpose of reducing excessive information and work load in educational institutions as a cost of cooperative leadership. In line with this main purpose, the answers to the following questions have been sought for in the study: In the analyzed group (1) is there a problem of excessive information and work load? (2) What are the key actors for excessive information and work load? (3) Which precautions can be taken for the solution of problems identified in the management of networks? Method: This study in the survey model has bene conducted at the Directorate of Educational Inspectors affiliated to the ministry of Education of a mid-scale city in 2015 through the social network analysis approach. In the analysis group consisting of a chairman and four groups which work dependently on the chairman, where each groups has three inspectors each, there are 13 educational inspectors. Nine (9) participants have supported the study. Social network analysis used in the study is an interdisciplinary study approach which has unique measurements in terms of identifying the relationships between inter-actors. It allows actors and relationships between inter-actors and the structure formed by these relationships to be digitized or put forward in the form of graphics. A contemporary social network analysis carries these basic characteristics: (i) it justifies the insights in terms of structural connections which connect social actors with one another, (ii) this empirical data is collected systematically and is controlled, (iii) this data is presented through graphics and (iv) in these calculations, mathematical models are relied on. In the study, the main data of the analysis has been collected through the semi-structured interview method. The participants have been asked to note their interviews related to subjects on their duties within one work day (number and person) using the tally method on the form prepared to collect data. It has been asked to eliminate interviews with personal content, which do not facilitate the conduct of the study and do not carry informative value. Data collected from a total of 9 participants have been analyzed with UCINET 6.0 which is the software program used for Social Network Analysis and values of density, degree and betweenness which are unique calculations to social network analysis have been calculated and the network relationships have been presented visually in the graphics. Results: According to the findings of the study, interviews which take up the most time in the participants’ daily work and do not facilitate their work and do not carry informative value are of a higher rate (65%). In addition to this, some participants (5, 2, 1) within the group in the network assume a more critical role in terms of information flow. It has been determined that investigation duties accumulate on certain participants and that these considerably slow down duties and create pressure on participants. This situation has been presented visually as well through the formation of network maps.