The COVID-19 pandemic has brought about significant changes in the field of education, impacting various aspects of schooling like never before. This study aims to address the unprecedented effects of the pandemic by delving into the professional development needs of school leaders. Through a quantitative explorative approach, the study seeks to build, test, and enhance our understanding of how school leaders can effectively respond to the challenges posed by the pandemic. The specific focus of this research lies in the post-COVID-19 return phase. The findings of the study highlight the diverse training requirements of school leaders, categorized into four main domains: (1) Instructional Leadership, (2) Talent Management, (3) Organizational Systems, and (4) Culture and Climate. These domains represent crucial areas where school leaders need support and improvement to navigate the changes and uncertainties brought on by the pandemic. The ultimate goal of this article is to contribute significantly to the field of educational leadership. By identifying and addressing school leaders' high and low training needs, this research aims to provide schools with tailored and adaptable training opportunities. Such targeted strategies can be applied in any school setting, ensuring that leaders are well-prepared to tackle the unique challenges posed by COVID-19 and its aftermath. In conclusion, this article offers practical and actionable strategies for developing highly-trained school leaders capable of effectively leading educational institutions through the evolving landscape of COVID-19 and the post-COVID-19 era. The insights gained from this study are valuable resources for schools seeking to thrive amidst the changes and uncertainties caused by the pandemic.

Bu araştırmanın amacı, İzmir ilinde resmi liselerde görev yapmakta olan okul yöneticileri, öğretmen ve velilerin eğitim hakkına ve eğitim finansmanına dair görüşlerini incelemektir. Bu doğrultuda eğitim finansmanında ve bireylerin eğitim haklarından yararlanma süreçlerinde karşılaşılan sorunların belirlenmesi ve bu iki kavram arasındaki ilişkinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu İzmir’de görev yapmakta olan 8 okul yöneticisi, 7 öğretmen ve 5 veli oluşturmaktadır. Nitel araştırma yöntemlerinden yararlanılan çalışmanın verileri, yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre bireylerin eğitim haklarından yararlanma süreçlerinde aile kaynaklı sorunlar, kişisel sorunlar, pandemi kaynaklı sorunlar ve okul kaynaklı sorunlardan etkilendikleri sonucuna ulaşılmıştır. Eğitim finansmanı kavramının okullara ve bireylere eşit olanakların sağlanması açısından önemli bir kavram olduğu görülmüştür. Eğitim finansmanı politikalarına bağlı olarak yaşanan sorunların okul temelli sorunlar ve bakanlık temelli sorunlar olduğu tespit edilmiştir. Eğitim finansmanında yaşanan bu sorunların, okulların ihtiyaçlarını karşılayamamasına, öğrencilere eşit olanakların sunulamamasına ve öğrencilerin eğitim haklarından aynı oranda yararlanamamalarına etkisi olduğu bulunmuştur.

In this study, the technostress and teaching motivation levels of high school teachers were examined according to the variables of gender, age, professional experience, education level, branch, computer usage skill and smart board usage skill. Descriptive and relational survey models of the quantitative research method were used in the study. The data was obtained by reaching 217 teachers using the accessible sampling method. Personal information form, technostress scale and teaching motivation scale were used as data collection tools. Independent samples t-test, one-way ANOVA and Pearson correlation tests were performed on normally distributed data. According to the main results obtained from the study, teachers' general technostress levels are at a medium level and their intrinsic motivation is higher than their extrinsic motivation. It has been observed that as teachers' professional experience and age increase, their technostress levels increase and their teaching motivation decreases.

Bu araştırmada ilköğretim matematik öğretmenliği lisans öğrencilerinin has olmayan integral konusundaki matematiksel dili anlayabilme ile kullanabilme düzeyleri ve matematiksel dil kullanımına ilişkin görüşlerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır ve uygun örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini 69 ilköğretim matematik öğretmenliği lisans öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucunda, ilköğretim matematik öğretmenliği lisans öğrencilerinin matematiksel dili anlayabilme ve kullanabilme düzeylerinin yüksek seviyede olduğu ve cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermediği görülmektedir. Öğrencilerin matematiksel dil kullanımına ilişkin görüşlerinin genel anlamda olumlu olduğu görülmektedir. Öğrencilerin görüşleri cinsiyetlerine göre anlamlı farklılık göstermemektedir. Öğrencilerin matematiksel dil kullanımına ilişkin görüşleri ile matematik başarıları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür.

Neoliberal sistemde öğretmenlerin artık profesyonel olarak değil, daha çok “post-profesyonel” olmaları beklenmektedir. Eğitim yöneticileri bir taraftan bürokrasinin patolojilerine maruz kalırken bir taraftan da neoliberalizmin eğitim alanındaki yeni kamu yönetişimi anlayışıyla mücadele etmektedir. Neoliberal sistemin rekabetçi ortamında tüketim bilinciyle savrulan öğrenciler ise düşünemez, sorgulayamaz, problem çözemez, kendi kararlarını alamaz hale getirilerek birer sözde özneye dönüşmektedir. Çocuklarını birer proje olarak gören ebeveynler ise rekabetçi piyasada çocuklarının istihdam edilmeleri için kendi çabalarıyla fazladan kurs ve eğitim satın alma yarışındadır. Neoliberalizmin eğitim paydaşları üzerinde oluşturduğu bu tahakkümün ve bu tahakkümün araçlarının eğitim alanında praksis oluşturabilmek için bütüncül bir perspektifle açıklanması gerekmektedir. Alanyazında neoliberalizmin eğitim üzerindeki çeşitli tartışmaları yapılmış olsa da eğitim paydaşları açısından bu durum belirsiz görünmektedir. Bu nedenle neoliberalizmin eğitim üzerindeki etkisini öğretmenler, eğitim yöneticileri, öğrenciler ve ebeveynler olarak dört temel eğitim paydaşı açısından incelemek mümkündür. Bu kapsamda çalışmanın amacı neoliberalizmin eğitim paydaşları üzerindeki etkisini bütüncül bir perspektiften değerlendirmek ve eleştirel pedagojiye olan gereksinimi vurgulamaktır. Çalışmada neoliberalizmin eğitim alanındaki popüler kavramları kullanılarak bu kavramların yansımaları her bir eğitim paydaşı açısından tartışılmıştır. Ayrıca neoliberalizmin eğitim üzerindeki etkilerinin azaltılabilmesi için eleştirel pedagojiye olan gereksinim değerlendirilmiştir.

The current study tackles English language teaching in middle schools in Turkey by discussing the inclusion and/or exclusion of the mother tongue through the eyes of teachers and students by presenting a descriptive review of the historical praxis of English teaching methods. So as to shed light on the research questions, 120 students were selected voluntarily from a state middle school and a questionnaire was applied. Additionaly, an interview was given to 4 teachers working at the same school in 2018-2019 education year. SPSS 20 was employed to examine the quantitative data and for the qualitative data, the coding method was utilized. Microsoft Excel 2010 was used in order to illustrate the results via pie and bar charts. The findings revealed that all students and teachers agree that they benefit from L1 based teaching-learning models mostly with skill and activity oriented preference. Both sides emphasized that the amount of English should be more than L1 but it is not feasible due to the examination system.

The current study tackles English language teaching in middle schools in Turkey by discussing the inclusion and/or exclusion of the mother tongue through the eyes of teachers and students by presenting a descriptive review of the historical praxis of English teaching methods. So as to shed light on the research questions, 120 students were selected voluntarily from a state middle school and a questionnaire was applied. Additionaly, an interview was given to 4 teachers working at the same school in 2018-2019 education year. SPSS 20 was employed to examine the quantitative data and for the qualitative data, the coding method was utilized. Microsoft Excel 2010 was used in order to illustrate the results via pie and bar charts. The findings revealed that all students and teachers agree that they benefit from L1 based teaching-learning models mostly with skill and activity oriented preference. Both sides emphasized that the amount of English should be more than L1 but it is not feasible due to the examination system.

Araştırmanın amacı, bir proje okulunda görev yapan öğretmenlerin yeterlilik algılarını belirlemektir. Araştırma verileri, "Öğretmen Yeterlilik Algısı Anketi" kullanılarak toplanmıştır. Araştırmada kullanılan ölçme aracı, 4 bölüm ve 137 madde içermektedir ve her madde için beş dereceli bir ölçek kullanılmıştır. Anketteki verilerin analizi sonucunda, öğretmenlerin genel olarak kendilerini yeterli olarak gördükleri, özellikle öğrencilere değer verme ve öğrencilere rehberlik yapma konularında en yüksek yeterlik algısına sahip oldukları belirlenmiştir. Aileleri tanıma ve çevre olanaklarından yararlanma konularında ise daha düşük bir yeterlilik algısı olduğu görülmüştür. Öğretmenler, alan bilgisi, kendini geliştirme, ulusal ve uluslararası değerlere ilişkin yeterliliklerde de kendilerini yeterli olarak değerlendirmişlerdir. Bulgular, proje okulu öğretmenlerinin yeterlilik algılarının genellikle yüksek olduğunu ve öğretmenlerin öğrenci başarısına olumlu katkılarda bulunabileceğini göstermektedir. Ayrıca, öğretmenlerin kendilerini sürekli geliştirme konusundaki istekliliği vurgulanmıştır. Bu bulgular, öğretmenlerin eğitim kalitesine katkı sağlama potansiyeline işaret etmektedir.

Bu çalışmada Zepeda (2016) tarafından yazılan, Prof. Dr. Ali BALCI ve Dr. Çiğdem APAYDIN tarafından çeviri editörlüğü yapılan Öğretim Denetimi: Uygulama Araçları ve Kavramları adlı kitabın incelenmesi amaçlanmıştır. Biçim ve içerik yönünden yapılan inceleme ile kitap hedef kitlesine rehberlik edecek şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır.

Araştırmada, resmi ortaöğretim kurumunda görev yapan öğretmenlerin algılarına göre okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranış düzeylerini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden biri olan betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma verilerinin toplanmasında “Kişisel Bilgi Formu” ve “Öğretim Liderliği Davranışları Ölçeği” kullanılmıştır. Veri analizinde betimsel ve kanıtlamasal istatistik teknikleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin algılarına göre okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranış düzeyleri bütün alt boyutlarda ve ölçeğin genelinde yüksek düzeyde bulunmuştur. Cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim durumu, kıdem ve okuldaki çalışma süresi gibi değişkenlere göre öğretmenlerin okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranış düzeylerine ilişkin algıları anlamlı bir farklılık göstermemiştir. Branş değişkenine göre, öğretmenlerin okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranış düzeylerine ilişkin algıları, öğretim süreci ve öğrencilerin değerlendirilmesi, öğretmenlerin desteklenmesi ve geliştirilmesi boyutlarında ve genel öğretimsel liderlikte anlamlı bir fark göstermiş, sözel branştaki öğretmenlerin algıları diğer branştaki öğretmenlerin algılarından yüksek bulunmuştur. Okul türü değişkenine göre, genel liselerde görev yapan öğretmenlerin okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranış düzeylerine ilişkin algıları, düzenli öğrenme-öğretme çevresi ve iklimi oluşturulması dışındaki tüm boyutlarda ve genel öğretimsel liderlikte meslek lisesinde görev yapan öğretmenlerin algılarından yüksek bulunmuştur. Okulun sosyo ekonomik durumu değişkenine göre, sosyo ekonomik durumu orta düzeyde olan okullarda görev yapan öğretmenlerin okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranış düzeylerine ilişkin algıları, okul amaçlarının belirlenmesi ve paylaşılması, düzenli öğrenme-öğretme çevresi ve iklimi oluşturulması boyutlarında ve genel öğretimsel liderlikte sosyo ekonomik durumu düşük düzeyde olan okulda görev yapan öğretmenlerin algılarından yüksek çıkmıştır. Elde edilen bulgulara dayalı olarak uygulamacı ve araştırmacılara yönelik öneriler sunulmuştur.