This article investigates the patterns and trends of graduate theses on education and training for Syrians on the Council of Higher Education (CoHE) Thesis Search Catalogue, using the keyword "Syrian (Suriyeli)" from 2011 to 2020. The study aims to determine the percentage of studies discussing Syrians by study level, fields of discussion, distribution of theses by education level and years, methodology used, language of theses, affiliated universities, distribution of sample/population, and themes/topics focused on by researchers. Out of 473 theses found, 65 were related to education and training, with the majority being master's level. The findings highlight the need for more doctoral-level research and a mixed-methods approach to gain a comprehensive understanding of Syrian refugees' experiences and needs, as well as studies published in English to overcome language barriers. It is suggested that cities with significant Syrian populations should be prioritized as research samples. The study provides a basis for further research and policy decisions to better address the educational needs of Syrian refugees.

The purpose of this study is to explore how pre-service science teachers’ awareness of alternative energy sources developed after participating in socioscientific issues-based (SSI-based) instruction focusing on alternative energy sources. This study was designed as a case study. The participants were selected by using the convenience sampling method and consisted of a total of 12 (10 female, two male) pre-service science teachers enrolling at a state university in Aydın province during the 2023-2024 academic year. The researchers designed an SSI-based alternative energy course. The data were collected by interviews using an alternative energy sources opinion form developed by the researchers before and after the SSI-based course. The results revealed that participants’ awareness of alternative energy sources was quite low, they were partially knowledgeable about the types, potential use of energy sources, and their potential to cover Türkiye’s energy demand before the instruction. The SSI-based course improved participants’ knowledge and awareness about the advantages and disadvantages of alternative energy sources.

This study explores the perspectives of European science teachers on emergency remote education after the Covid-19 pandemic. School closures in 2020 led to a rapid shift to distance learning, making it crucial to understand teachers' experiences, challenges, and satisfaction. Using a qualitative case study approach, the research focused on science teachers' experiences during the pandemic and their interpretations of those experiences. Semi-structured interviews with nine teachers from various European countries explored aspects like difficulties faced, student interaction, technology infrastructure, motivation, and assessment. Despite challenges, the study found that some teachers saw advantages in distance education, including increased student motivation, improved technology skills, and flexible learning environments. These findings, from just nine teachers, suggest distance education could become a permanent feature, informing future decisions about success factors and educational system development. It is also recommended that the study be replicated in different regions.

Matematik için öz-yeterlik algısı, bireyin kendi matematikle ilgili süreçleri yönetebilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Diğer yandan, matematiğe yönelik akılcı olmayan inanışlar gerçekle ilgisi olmayan ve çeşitli kaynaklardan beslenebilen olumsuz duygu ve düşüncelerdir. Bu çalışma, matematiğe karşı 6. Sınıf öğrencilerinin akılcı olmayan inanışları ile matematik öz-yeterlik algıları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmış olup, katılımcılar 2021-2022 eğitim-öğretim yılında Aydın ili Nazilli ilçesinde bulunan bir devlet okulundaki 69 altıncı sınıf öğrencisinden seçilmiştir. Öğrencilere "Matematiğe Yönelik Öz-Yeterlik Algısı Ölçeği" ve "Matematiğe Yönelik Akılcı Olmayan İnanışlar Ölçeği" uygulanmıştır. Analizler sonucunda, katılımcıların matematik öz-yeterlik algılarının yüksek, matematik açısından akılcı olmayan inanışlarının ise orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Aynı zamanda matematiğe yönelik akılcı olmayan inanışlar ile matematik öz-yeterliliği algısı arasında istatistiksel olarak dikkate değer bir fark bulunamamıştır. Duyuşsal özelliklerin matematik başarısını etkileyebileceği düşünüldüğünde, matematik öz-yeterlik algısıyla ilgili yapılan çalışmalara rağmen matematiğe yönelik akılcı olmayan inanışlarla ilgili araştırmaların kısıtlı olduğu gözlemlenmiştir.

Sosyal duygusal öğrenme temel olarak duygusal okuryazarlığına dayanır. Geçmişi Aristo ‘ya kadar uzanmaktadır. Bu çalışmada sosyal duygusal öğrenme üzerine yazılmış 50 kitap incelenmiştir. Bu sayı alanda çıkmış kitapların geniş bir oranıdır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelenmesi kullanılmıştır. Yazar adları, kitap adı, yayın yılı, yayın evi, isbn, sayfa sayısı ve ünite bölüm sayıları verilmiştir. Çalışmanın amacı kitapların kategorilere göre sınıflandırılmasıdır. Sosyal duygusal öğrenme üzerine yazılan kitapların oldukça pahalı olduğu bilinmektedir. Ayrıca sosyal duygusal öğrenme etkinliklerine ulaşmakta zordur. Dünyada sosyal duygusal öğrenme üzerinde çalışan üç grup bulunmaktadır. Bu çalışmada bu grupların hazırlamış olduğu kitaplara yer verilmiştir. Sonuç olarak kitaplar çalışma gruplarına paralel olarak teorik, araştırma ve uygulama olarak kategorilere ayrılmaktadır. İlerde yapılacak çalışmalar özellikle sosyal duygusal öğrenme üzerine yapılan araştırmaların konuları çalışma grupları ve etkinliği üzerine olması önerilir.

Eğitimde belirlenen amaçlara ulaşılmasında okul müdürlerinin önemli görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Okul müdürlerinin bu görev ve sorumlulukları arasında okulun yönetimi ve ders denetimi yer almaktadır. Denetim ile eğitim öğretim faaliyetlerinin gözlemlenmesi, incelenmesi ve değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ancak son yıllarda Türkiye’de okul müdürlerinin denetim görevlerine yönelik yasal değişiklikler yapılmaktadır. Bu araştırmanın amacı, okul müdürleri ve öğretmenlerin görüşlerine göre okul müdürlerinin ders denetiminin incelenmesidir. Araştırma 2021-2022 eğitim-öğretim yılında Kırklareli ili Merkez ilçede devlet okullarında görevli 10 okul müdürü ve 10 öğretmenin gönüllü katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kapsamında olgubilim deseni kullanılmış ve veriler görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi ve betimsel analiz yöntemleri kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, okul müdürleri ders denetimini gözlem, soru sorma, bilgilendirme, geribildirim verme ve evrak kontrolü yaparak gerçekleştirmektedir. Okul müdürlerinin ders denetiminin öğretimin etkililiği bakımından önemli işlevleri ve olumlu etkileri bulunmaktadır. Okul müdürleri, kendilerini ders denetiminde yeterli olarak değerlendirmekte, öğretmenler ise okul müdürlerinin etkili ders denetimi yeterlikleri açısından yetiştirilmeleri gerektiğini belirtmektedir. Okul müdürlerine göre, ders denetimi okul müdürleri tarafından yürütülmelidir.

Advancements in technology have transformed how we acquire knowledge and skills, particularly in science education. Embracing the potential of technology, especially in a student-centered mobile learning environment, can greatly enhance the learning process (Tayan, 2017). In today's world, mobile devices like smartphones and tablets have become indispensable tools in our daily lives, including the science classroom (Calabrich, 2016). These devices offer portability, connectivity, and versatility, enabling both students and teachers to access a wide range of resources and applications conveniently. This study aims to explore the perceptions of pre-service primary math and science teachers regarding the use of mobile technology for understanding Earth Science topics. The research involves semi-structured interviews and analysis of students' assignments, such as science journals and e-portfolios. Findings suggest that incorporating mobile technology can enhance student learning and understanding of science topics while promoting active engagement, motivation, self-directed learning, communication, collaboration, and educational socialization.

Bu araştırma ile öğretmenlerin algılarına göre okul yöneticilerinin algı yönetimi taktiklerini kullanma durumlarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma tarama modelinde betimsel bir araştırma olup nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya 2022-2023 eğitim öğretim yılında Bursa ilinin farklı ilçelerinde görev yapan 383 öğretmen katılmıştır. Örneklem seçiminde olasılıklı olmayan örnekleme yöntemlerinden basit rasgele örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” ve “Okul Yöneticilerinin Algı Yönetimi Taktikleri Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma verileri normal dağılıma sahip olduğundan analizlerde parametrik test istatistiği kullanılmıştır. Öğretmenlerin yöneticilerin algı yönetimi taktiklerine ara sıra başvurduğu, okul yöneticilerinin algı yönetimi taktiklerine ilişkin öğretmenlerin algılarının cinsiyete, öğretmenlerin görev yaptığı okul türüne, eğitim durumuna, mesleki kıdemine göre anlamlı farklılık gösterdiği ancak öğretmenin görev yaptığı ilçeye göre anlamlı farklılık göstermediği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına dayalı olarak okul yöneticilerine yönelik örgütün hedeflerine ulaşabilmesi adına algı yönetimi ve taktiklerini etkili kullanabilmesi için eğitim programı hazırlanması önerilmektedir.

Bu çalışmanın amacı kaynaştırma eğitiminde yaşanılan sorunları belirlemek ve yaşanılan bu sorunlara yönelik olası çözüm önerileri ortaya koymaktır. İlgili çalışma nitel araştırma desenlerinden olgu bilim deseniyle düzenlenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu kartopu (zincirleme) örneklem tekniğiyle belirlenmiş 8 eğitimciden oluşmaktadır. Araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmış, elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile çözümlenmiştir. Buna göre katılımcılar sorun kavramını, sıkıntı, çözülmesi gereken durum, problem, istenmeyen durum ve pürüz olarak ifade etmişlerdir. Katılımcılar kaynaştırma eğitiminde karşılaşılan sorunları, zaman yetersizliği, veli tutumları, öğretmen tutumları, yetersiz fiziki koşullar, materyal yetersizliği, akran zorbalığı, mevzuat sorunları, değerlendirme sorunları ve ulaşım sorunları olarak belirlemişlerdir. Katılımcılar kaynaştırma eğitiminde yaşanılan sorunların üstesinden gelinmesi için bilgilendirme, iş birliği, empati ve hoşgörü, materyal temini, fiziki şartların iyileştirilmesi, denetim, psikolojik destek ve müfredatın iyileştirilerek geliştirilmesi şeklinde birtakım önerilerde bulunmuşlardır. Araştırmacılar elde edilen tüm bulgular ışığında, eğitimin her kademesinde olduğu gibi kaynaştırma eğitiminde de birtakım sorunlar olduğu bu sorunların üstesinden gelinmesi için eğitimin tüm paydaşlarına sorumluluk düştüğü sonucuna ulaşmışlardır.